SİGORTACI LÜTUF ÖDEMELERİNE(EX GRATİA) DAYANARAK HALEFİYET HAKKI KAZANAMAZ
- Fatma Süreyya ÖLMEZTOPRAK
- 12 May
- 6 dakikada okunur
Yargıtay 4. Hukuk Dairesi 28.02.2024 T. 2023/12739 E. 2024/2190 K.
Taraflar arasındaki tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davacı vekili ve davalılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacılar vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili sigorta şirketi tarafından Genişletilmiş Kasko - Birleşik Kasko Sigorta teminatlı dava dışı ...Şoförler Otomobilciler ve Nakliyeciler Esnaf Odasına ait araç ile davalılar murisi ... idaresindeki aracın 10.07.2019 tarihinde kazaya karıştığını, 10.07.2019 tarihli kaza tutanağından da anlaşılacağı üzere kaza neticesinde davalılar murisi ...'in vefat ettiğini, İstanbul Arabuluculuk Bürosu 2021/316033 numaralı dosyası üzerinden davalılar ile anlaşma sağlanması sonucu davalılara, davacı müvekkili sigorta şirketi tarafından toplamda 275.000,00 TL tazminat ödemesinin yapıldığını, fakat Arabuluculuk Daire Başkanlığı Dosya No: 2021/316033 numaralı dosyası üzerinden imzalanan anlaşma belgesinin 3. sayfasının 5. paragrafında \"Müteveffanın Ex olduğu 10.07.2019 tarihli trafik kazasına ilişkin kusur durumu .../sigortalısının lehine değişir ise daha önce alınmış veya alınacak herhangi bir manevi tazminat ödemesinin olduğunun tespiti halinde bu tutara karşılık gelen miktarın tamamını sigorta şirketine yasal faizi ile birlikte iade edeceğini kabul ve taahhüt etmektedir.\" denildiğini, gelinen aşamada Ankara Adli Tıp Grup Başkanlığı'ndan alınan 08.08.2019 tarihli bilirkişi raporu ve ...Cumhuriyet Başsavcılığı 2019/8124 Sor., 2020/29 Kar. sayılı \"kovuşturmaya yer olmadığı\" kararı ile sabit olduğu üzere bu kazanın oluşumunda aleyhine işbu davayı açtıkları davalıların murisi olan müteveffa ...'in dava konusu kazada tam kusurlu ve ehliyetsiz olduğu, müvekkili sigorta şirketinden sigortalı araç sürücüsünün ise kusurunun olmadığının ortaya çıktığını, Niğde Arabuluculuk Bürosu’nun 2022/124 nolu dosyası üzerinden 17.05.2022 tarihinde davalı hakkında yaptıkları arabuluculuk süreci başvurularının 06.06.2022 tarihinde usulüne uygun davete rağmen davalının arabuluculuk görüşmesine gelmemesi nedeniyle anlaşamama şeklinde son tutanakla neticelendiğini, buna göre yani davalı tarafın arabuluculuk görüşmesine iştirak etmemesi nedeniyle davalı tarafın süresinden sonra verdiği cevap dilekçesinde yargılama giderleri ile ilgili talebinin aksine iş bu davada yargılama giderlerinin hiçbir şekilde davacı müvekkiline tahmilinin mümkün olmadığını, bu nedenle 14.12.2021 tarihinde davacı müvekkili sigorta şirketi tarafından davalılara ödenen 275.000,00 TL tazminatın ödeme tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ve tüm fer’ileri ile birlikte tahsili için işbu davayı açmanın zorunlu olduğunu ileri sürerek davalarının kabulü ile davacı müvekkili sigorta şirketince ödenen 275.000,00 TL tazminatın ödeme tarihi olan 14.12.2021’den tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalılar vekili cevap dilekçesinde; Davacı tarafça her ne kadar, arabuluculuk şartı yerine getirildiği beyan edilse de, arabuluculuk şartının yerine getirilmediğini, tüm tarafların vekaletinin tarafında bulunmasına rağmen davacı tarafça davalıların sadece yurt dışı adreslerinin gösterildiğini ve arabuluculuk sürecinin taraflara ulaşılamaması gerekçesi ile sonlandırıldığını, Arabuluculuk Kanunu 15. madde 6. fıkrasında; \"(6) (Değişik: 12.10.2017-7036/22 md.) Arabuluculuk müzakerelerine taraflar bizzat, kanuni temsilcileri veya avukatları aracılığıyla katılabilirler. Uyuşmazlığın çözümüne katkı sağlayabilecek uzman kişiler de müzakerelerde hazır bulundurulabilir.\" denilerek tarafların avukatlarının da arabuluculuk sürecini takip edilebileceğinin belirtildiğini, davacı tarafça arabuluculuk dava şartının usulüne uygun olarak yerine getirilmediğinden davanın reddinin gerektiğini, öte yandan, dava ekinde sunulan arabuluculuk tutanağında, \"taraflara ulaşılamadığından arabuluculuk faaliyeti sona erdirildiği\" belirtilmişken, davacı tarafın \"usulüne uygun tebligata rağmen gelmemesi\" şeklinde anlaşamama tutanağı düzenlendiğini beyan ettiğini, mahkemenin davacı tarafça yanlış yönlendirildiğini, Davacı tarafın Anonim Şirket olup, tacir konumunda olduğunu, tacir olan davacının sözleşme metnini imzalarken basiretli iş adamı gibi hareket etmesinin zorunlu olduğunu, davacının kendi hür iradesi ile arabuluculuk metnini imzaladığını, arabuluculuk anlaşma belgesine istinaden ödemiş olduğu manevi tazminat ve ferilerini rücuen talep ettiğini, Arabuluculuk Kanunu 18. maddesi 5. fıkrasında; Arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılması hâlinde, üzerinde anlaşılan hususlar hakkında taraflarca dava açılamaz.\" denilerek emredici kanun hükmü olarak arabuluculukta anlaşılan hususlar hakkında dava açılamayacağının düzenlendiğini, davacının bu davayı açma gerekçesinde arabuluculuk anlaşma metni 3. sayfasının 5. paragrafındaki hükmü gerekçe gösterdiğini, arabuluculuk metninde açıkça \"Kusur durumunun Anadolu Sigorta A.Ş. lehine değişmesinden\" bahsedildiğini, anlaşmanın imzalandığı tarihin 07.12.2021 tarihi olduğunu, davacının bahsettiği kusur raporunun 08.08.2019 tarihli olduğunu, yani Anadolu Sigorta lehine anlaşma tarihinden sonra değişen bir kusur durumunun olmadığını belirterek öncelikle arabuluculuk dava şartı yokluğundan başvurunun reddini, aksi takdirde yetkisizlik kararı verilerek talep halinde dosyanın Ankara Asliye Ticaret Mahkemelerine gönderilmesine karar verilmesini, haksız ve hukuka aykırı açılan davanın esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; kusura ilişkin rapor tarihlerinin tümünün arabuluculuk anlaşma tutanağı tarihinde önce olması, anlaşma tutanağında da belli bir rapora veya kusur oranına işaret edilmemiş olması, davacı yan bunun yanında ehliyetsizlik nedenine dayanmış ise de arabuluculuk anlaşma tutanağı dahilinde bu argümanın dinlenemeyeceği, bu şekilde açılacak bir davanın Arabuluculuk Kanunu'nun ruhuna ve amacına da aykırılık teşkil edeceği bu itibarla 6325 Sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu 18/5 maddesi kapsamında; Davanın Dava şartı yokluğu nedeni ile usulden reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili ve davalılar vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davacı vekili istinaf dilekçesinde; arabuluculuk anlaşma tutanağının 3. sayfasının 5. paragrafında belirtilen kusur oranının davacı müvekkil lehine değişmesi durumu gerçekleşmiş olup işbu davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, davacı aleyhine yargılama giderlerine ve karşı vekalet ücretine hükmedilmesinin usul ve yasaya aykırı olup taraflarınca kabulünün mümkün olmadığını, tüm bu nedenlerle istinaf başvurularının kabulü ile yerel mahkeme kararının davalılar aleyhinde davacı müvekkil lehinde kaldırılmasına, nihayetinde davanın kabulüne ve yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalılar üzerinde bırakılmasına karar verilmesi gerektiğini belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
Davalılar vekili katılma yoluyla istinaf dilekçesinde; ihtiyari dava arkadaşlığı gözetilerek her bir davalı lehine ayrı ayrı vekalet ücretine hükmedilmesinin gerektiğini, yetki itirazlarının ilk derece mahkemesince değerlendirilmediğini, müvekkillerin yerleşim yerlerinin yurt dışında olduğundan dava ancak ve ancak Ankara İzmir İstanbul mahkemelerinden birinde açılabileceğinden ...Mahkemelerinin yetkisine itiraz ettiklerini, tüm bu nedenlerle davacı ... şirketinin istinaf başvurusunun reddini istediklerini, akabinde katılma yoluyla istinaf başvurularının kabulü ile yetki itirazları doğrultusunda ihtiyari dava arkadaşlığı gözetilerek her bir davalı lehine ayrı ayrı vekalet ücretine hükmedilmesi ve neticeten davanın reddine karar verilmesi gerektiğini belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davacının sigortalısı Şoförler Odasına ait kamyon ticari nitelikte kamyon ise de davalıların murisinin sürücüsü olduğu aracın kişi adına kayıtla özel otomobil olduğu anlaşılmakla, davaya ticaret mahkemesi olarak değil asliye hukuk mahkemesi sıfatıyla bakılacağından, dolayısıyla davanın zorunlu arabuluculuk dava şartına tabi bulunmaması sebebiyle buna ilişkin itirazların yerinde olmamasının yanında halefiyete dayalı davada trafik kazasının meydana geldiği yer mahkemesinde de dava açıldığından yetki itirazlarının da yersiz bulunduğu, itirazların reddi gerektiği, davacının ödeme yaptığı 07.12.2021 tarihli anlaşma tutanak tarihinden önce olayla ilgili sürücülerin kusurlarının bulunduğu belirten kaza tespit tutanağı, ödeme yapılan davalıların murisinin tamamen kusurlu olduğunu belirten ceza soruşturma dosyasında alınan 08.08.2019 tarihli Adli Tıp Kurumu (ATK) ve 05.12.2019 tarihli İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) heyet raporu bulunmasına rağmen davacı ... şirketinin ödeme yapmış bulunduğu, keza davacı ... tarafından ayrıca hiçbir kusur araştırmasına dair rapor alınmadığı gibi, yukarıda belirtilen kusur raporlarına rağmen ödeme yapıldığı, bu durumda, yapılan ödemenin lütuf (ex gratia) ödemesi olarak değerlendirilmesi gerektiği ve bu ödemenin davacının sebepsiz zenginleşmeye dayalı olarak talep hakkı vermeyeceği dikkate alınarak, mahkemece bu gerekçelerle davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı, kendisini vekille temsil ettiren davalılar lehine, AAÜT 3/2 hükmü de gözetildiğinde red sebebinin ortak olduğundan, onlar yönünden tek vekalete hükmedilmesi yerinde olup, davalılara ayrı ayrı vekalete hükmedilmesi gerektiği itirazının yersiz bulunduğu, bunun dışında, en başta belirtildiği gibi dava zorunlu arabuluculuk müessesesine tabi olmadığından ve zorunlu arabuluculuk uygulanmayacağından, davalıların arabuluculuk görüşmesine katılıp katılmaması yargılama giderleri açısından önem arz etmediğinden, davanın reddi nedeniyle yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacı taraf üzerinde bırakılmasında da bir usulsüzlük bulunmadığından, buna yönelik itirazların reddi gerektiği, kamu düzeni ve istinaf sebepleri çerçevesinde; dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön ile kamu düzenine aykırılık hallerinin bulunmamasına; dosya kapsamındaki bilgi, belge ve toplanan deliller değerlendirilip ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılığın olmamasına göre davacı ve davalı taraf vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde; istinaf başvuru dilekçesindeki sebeplerle Bölge Adliye Mahkemesi kararının hatalı olduğunu belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık; İhtiyari Mali Mesuliyet Sigortası kapsamında davacı ... tarafından davalı tarafa yapılan tazminat ödemesinin, kusur durumu değiştiğinden bahisle rücuan tahsili istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri, İhtiyari Mali Mesuliyet Sigortası Genel Şartları, 6102 sayılı Kanun'un 1481 inci maddesi, 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu'nun 18 inci maddesi.
3. Değerlendirme
Bölge Adliye Mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacı vekili tarafından temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenlerle kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davacı vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddi ile temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Aşağıda dökümü yazılı temyiz harcının temyiz eden davacıdan alınmasına,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
28.02.2024 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. (¤¤)
Comments